
-
Cilt 57
-
Cilt 56
-
Cilt 55
-
Cilt 54
-
Cilt 53
-
Cilt 52
-
Cilt 51
-
Cilt 50
-
Cilt 49
-
Cilt 48
-
Cilt 47
-
Cilt 46
-
Cilt 45
-
Cilt 44
-
Cilt 43
-
Cilt 42
-
Cilt 41
-
Cilt 40
-
Cilt 39
-
Cilt 38
-
Cilt 37
-
Cilt 36
-
Cilt 35
-
Cilt 34
-
Cilt 33
-
Cilt 32
-
Cilt 31
-
Cilt 30
-
Cilt 29
-
Cilt 28
-
Cilt 27
-
Cilt 26
-
Cilt 25
-
Cilt 24
-
Cilt 23
-
Cilt 22
-
Cilt 21
-
Cilt 20
-
Cilt 19
-
Cilt 18
-
Cilt 17
-
Cilt 16
-
Cilt 15
-
Cilt 14
-
Cilt 13
-
Cilt 12
-
Cilt 11
-
Cilt 10
-
Cilt 9
-
Cilt 8
-
Cilt 7
-
Cilt 6
-
Cilt 5
-
Cilt 4
-
Cilt 3
-
Cilt 2
-
Cilt 1
- Cilt 1 - Sayı 4 Sayfa (Ağustos 1961)
- Cilt 1 - Sayı 3 Sayfa (Mayıs 1961)
- Cilt 1 - Sayı 2 Sayfa (Şubat 1961)
- Cilt 1 - Sayı 1 Sayfa (Kasım 1960)
- Ciltler 1-58 (2019-1961)
Bu yazıda:
Toprakaltı varlıklarımızın ekonomik çalıştırılmalarının nasıl sağlanacağı tartışma konusu yapılmakta. Devlet İşletmeleri dışında kalan özel teşebbüslerdeki maden yataklarına İşletmede belirli gelişme karşılığında uzun süreli az faizli kredi verilmesi tavsiye olunmaktadır
Bu yazıda Uranium dioxide (UO2) Nüklear reaktörlerde bîr yakıt elemanı oiarak tetkik ve reaktörleri ilgilendiren çeşitli hassaları münakaşa ediliyor. Yoğunluğu fazla olan UO2, basınçlı su reaktörleri için mükemmel özelliklere sahip olup parazitik nötron yakaiama ihtimali çok düşük olup, basınçlı suda korosiyon mukavemeti, ve radiyasyon hasarına karşı mukavemeti yüksektir. İsıl gerilmeler, yüzey ısı akısı ve yakıt çapının bir fonksiyonu olarak, veriliyor.
Yüzey ısı akısı, muhafaza yüzey sıcaklığı ve yakıt çapına bağlı olarak tayin ediliyor.
UO2 merkezi île muhafaza yüzeyi arasındaki sıcaklık farkı da çapın ve akısının fonksiyonu olarak veriliyor.
Türkiyenin bir deprem memleketi olduğu malumdur. Memlekette en eski devirlerdenberi sık sık vukua gelmiş deprem faciaları hakkında bilgilerimiz vardır. 2 ci asırda Hierapolis (Pamukkale), 5 cî asırda Anavarasa (Ceyhanın kuzeyinde) şehirleri büyük depremlerden sonra terkedilmiştir. Antakya 2000 yılda on (son olarak 1873 te), Erzincan 900 yılda onbir kere (son olarak 1939 da) yerle bir olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundanberi depremlerden dolayı en az 40.000 vatandaş ölmüş, takriben 250.000 mesken yokedîlmiş veya ağır hasara uğramıştır; paranın bugünkü değerine göre vukua gelmiş maddî zarar herhalde bir milyar lira üstündedir. E)aima mevcut olan bu büyük tehlike, herhangi bir teknik sahada çalışan herkesi ve bununla beraber madenciyi de yakından ilgilendirmektedir. Hele, teknik tesislerin çoğalması, kurulacak makine ve âletlerin gittikçe fazla hassas olması ile bizi tehdit eden deprem tehlikesinin önemi de gittikçe artmaktadır.
Burada, yazanın onbir yıllık çalışmaları esnasında Bayındırlık Bakanlığındaki yaptığı müşahede ve tecrübeler ile muhtelif milletlerarası bilim ve teknik kongreleri sırasında öğrendikleri bilgilere dayanarak, depremlerin, madencilik ile ilgili olan jeolojik ve teknik özelliklerinin izah edilmesi çalışılacaktır.
Cevherleşme, andezit çatlağında, "Mezotermal" olarak meydana gelmiş Marmatit (blende)Galen (kurşun) dan ibaret muntazam bir filondur; Parajenezîni pirit, kalkopirit ve hematit teşkil eder; Cevherin gangı kuvartzdır.
Aramaîarın geliştirildiği ocaklardan alınan ortalama numuneler cevherin bir "kurşunlu çinko" olduğunu belirtmiştir. Sistemli şekilde aldığımız 6 numunede Zn. Çinko. 17.12-40,38 %, Pb. Kurşun ise 10.42-45.33 % bulunmuştur. Tavuklanarak satışa sevk için hazırlanan 60 T. maldan alınan temsilî vasati numunenin, tahlili ise 51.32 Pb %, 22.76 Zn % vermiştir (Arsenik 0,005 % den ibarettir).
Kesafeti; hayli değişik bulunmuştur (3,55-5,14). Damar mastraları devamlı, evsaf bakımından da istikrarlıdır. Kesintisiz 280 m. uzunluğu olan damarlar tesbit edilmiştir; kalınlık 0,25, çoğunlukla 0.60-3,5 m. arasında mütehavvildir. Kalınlığın bazen 4,5 hatta 5 m. ye çıktığı vakidir (stamp olarak).
I İDARİ ve COĞRAFİ DURUM:
Maden, Sivasm Koyu-lhisar kazası, Sisorta nahiyesi Kân Köy muhtarlığının bir mahallesi olan "Muradmköy" de bulunmaktadır. Köy 1640 mtr. rakımında, çam ormanı dibindedir. Maden aramaları 1520-1560 mtr. dedir. Mostraların 1620 ve hatta Kovanlıkta 1681 mtr. ye kadar yükseldiği görülür. Maden bölgesi Koyulhisara bağlı olmakla beraber kazanın Sisorta ile Cipe geçit verecek, bir yol irtibatı yoktur. Münakale Giresundan sağlanmaktadır. Madenin şimalini, Giresundan itibaren yükselen, sahile muvazi olarak uzanan, Zigana sıra dağları sınırlandırır. Giresun-Maden yolu 2226 mtr. irtifaındaki geçitten aşar ve 3095 mrt. yüksekliğindeki Kırkkız tepesi cenubundaki Murandmköye varır. Köyün Aralık ayı başından, bazen
Yapılan arama neticelerine dayanılarak ortaya konulan varlık 11.790 T. nu görünür 72.000 T. nu da muhtemel olmak üzere 84.000 tona yakındır (yerinde cevher). Bu hesaplar asgari bir kesafetle (3,52 ile) bulunmuştur ki hayli ihtiyatlıdır. Rezervin tamamı su üstü varlıktır; bu itibarla istihsal maliyeti ucuz olacaktır. Varlık tahminleri, ortaya konulan rakamın çok fevkindedir. Bu münasebetle şunu açıklamak isterim ki buraya kurulacak flotasyon tesisinde sadece sahadan çıkarılacak cevherin zenginleştirilmesi değil aynı zamanda, fırsat bulundukça, yakın civardaki aynı tip yatakların cevherlerinin de konsantrasyonu mevzuu bahistir. Bu takdirde tesisattan ayrıca bir menfaai: sağlanmış olacaktır. Yatağın verdiği iyi intihalara bakılırsa flotasyon kurulmasının, sermaye ve bilhassa döviz imkânları sağlamak kaydiyle, Muradmköy kurşunlu çinko zuhuratı için eri doğru yol olacağını şimdiden söylemek fazla iyimserlik olmaz kanaatındayım
Dünya ve Memleketimiz Kömür Rezervleri zikredilerek, memleketimiz 1950 - 1960 kömür istihsali ve randımanları üzerinde durulmakta, önümüzdeki devrelerde İstihsalin Miktar ve Kalitesinin ve bilhassa Randımanların artırılması zarureti be- Zonguldak Havzası lirtilmektedir.
Mevzua girmeden önce, Dünya ve Memleketimiz kömür rezervleri üzerinde kısaca durmak faydalı olacaktır.
1850 yılına kadar alüminyum çok nadir bir maden idi. 1889 yılına kadar büyük çap ta istihsal edilememekte idi. Bugün ise ba kır, kurşun ve çinkodan sonra, demirden gay rı olan metaller içinde en çok istihsal ve is tihlâk edilen bir madendir.
1825 yılında ilk defa Oersted tarafından alüminyum klorürün potasyum amalgaması ile ircaı suretile serbest hale kondu. 1827 de Woehler toz halindeki saf alüminyumu elde etti. 1855 de alüminyum madeninin bir libre si 113 dolar kıymetinde idi. 1886 da Amerika da Hali ve Avrupada ise Heroult birbirinden habersiz olarak ilk defa "elektro metalürji" usulü ile bol miktarda alüminyum istihsal etmesinin yolunu açtılar. Bu sayede madenin beher libresi 2.38 $ a düşmüş oldu.
1900 yılında bu fiat 0.23 $ a ve 1914 de ise
0.18 $ a düştü. Bu fiat alüminyum madeninin şimdiye kadar vaki olmuş en düşük fiatıdır. Bugün bir libre ticarî alüminyum fiatıdır.
Madenciliğin bir memleketin iktisadî belkemiğini teşkil ettiği bir vakıadır; zira iktisadi gelişmenin en mühim unsuru olan sanayiin kurulması kadar idamesi de yeraltı servetlerinin iktisadî şekilde kıymetlendirilip sanayiin emrine amade kılınmasına vabestedir. Bu sebeble, atom füze ve sun‘i peykler çağı nı çoktan idrak etmiş bulunan dünyanın bir cüz‘ü olması hasebi ile memleketimiz de, bu hususta cari beynelmilel standartlar, teamüller ve faaliyetler nazarı itibare alınmak suretiyle iktisadî bünyemize uygun sistematik, metodik uzun vadeli teknik bir çalışma tarzını tesis eden bir teşkilât ve ana plâna göre çalışmak mecburiyetindedir. Bu çok enteresan ve geniş mevzuun, ayrıca ele alınması daha uygun olduğundan ve gayeden uzaklaş mamak için burada yalnız şu hususatı kaydetmekle iktifa edelim- Her sanayi kolunda olduğu gibi maden sanayii meselelerinin başında da tahsisat, mütehassıs ve ehil insan gücü, malzeme ve teçhizatla bunları yerinde ve verimli bir şekilde kullanmak san‘atı olan ilmî idare (scientific management) denilen idare mühendisliği (management engineering) gelir.
Ön Söz: Bir maden rezervinin çalıştırılması mevzubahis olduğu zaman, istihsalin yeraltı işletmesi halinde mi, yoksa açık işletme olarak mı yapılması hususu çok zaman müşkül bir tercih mevzuu halinde zihinlerimizi yoragelmiştir. Bu gibi mevzularda, düşüncelerimizi çerçeveleyen prensipler mevcuttur. Meselâ: Üzerinde bina ve diğer mühim tesisler bulunan bir mıntıkada, veya açık işletme metodu ile kabili telif olmayan derinliklerde, bulunan cevherlerin istihsalinde açık işletme usulü tatbik edilemez. Diğer taraftan, sadece birkaç metre kalınlığında bir örtü tabakası bulunan bir cevher açık işletmeden başka bir usulle çalıştırılamaz. Fizikî şartları bu iki hudut içerisine giren sayısız rezervler vardır ki bunlar hakkında bir karar verirken ananelere riayetten ziyade etüdlere istinad etmekte büyük isabet olacağı bedihidir. Ekseriyetle tereddüde daima yer bırakılmalıdır. Aşağıda vereceğimiz iki misalle bu keyfiyeti tebarüz ettirmek mümkündür: Meslekte tanınmış bir şahsiyet, oldukça derinde bulunan rezervlerimizin bir kısmını açık işletme usulü ile çalıştırmayı karar altına almıştır. Muazzam büyüklükte makinalar kullanmak suretiyle açık işletme usulünü hemen her rezerve tatbik etmek âdetinde olan bir İngiliz maden şirketi, üzerinde sadece 60 m. örtü tabakası bulunan (steril emsali 11) bir demir cevheri rezervini yeraltı usulleriyle istihsale karar vermiş bulunmaktadır. Bu kararın alınmasına, steril tabakası içinde bulunan çok sert bir kalker tabakası sebep olmuştur. Binaenaleyh, istihsal metodunun seçilmesinde teamül ve zahirî sebepler katî rolü oynayamamaktadır.
ÖZE T
Fas‘ta, su geçirmez tabakaya erişemeyen bir sondaj kuyusunda pompalama esnasında meydana gelen olaylar incelenmiş, Berreşid ovası ve Tadle mevkiinde yapılan tecrübelerden şu ne ticeler alınmıştır:
a) Su geçirmeyen tabakaya erişmeyen bir kuyuda, pompaj esnasında hidro-kinetîk, hidro-potansîyel ve hareketsiz zonlar olmak üzere 3 ayrı zon husule gelir.
b) Piezometre kuyusunda su seviyesinin, gerek pompaj ve gerekse pompaj hitamında, alçalış ve yükseliş seyirleri halinde aynı transmîssîvite değeri müşahede edilir.
c) Pompaj tecrübeleri yapılırken gerek ana kuyuda ve gerekse rasat {= piezometre) kuyularında su seviyesinin alçalışı ve yükselişi halinde aynı transmissivlte kıymeti bulunur.
d) Pompajı müteakip su seviyesinin yükselişi halindeki transmissivite değeri, su seviyesinin ajçaîışı halindeki değerinden 2,5 defa fazladır.
e) Ana kuyuda su seviyesinin alçalışı halinde elde edilen transmissivite değeri hariç tutulursa, bütün değer transmissivite değerleri aşağı yukarı aynıdır.